Siber güvenlik alanı, 2001’de ortaya çıkan “Love Bug” virüsünden bu yana köklü bir dönüşüm yaşadı. Artık siber saldırılar, sadece rahatsızlık vermekten ziyade, milyarlarca dolarlık organize suç faaliyetlerine dönüştü. Bu evrim, tehditlere reaktif yaklaşımın ötesinde, ağlara erişimi baştan engelleyen proaktif savunma stratejilerini zorunlu kılıyor.
Çok Faktörlü Kimlik Doğrulama (MFA) ile Uzak Erişimleri Güvenceye Almak
Office 365, G Suite gibi SaaS platformları, alan adı kayıtçıları ve uzak erişim araçlarında MFA’nın zorunlu hale getirilmesi temel bir güvenlik önlemidir. Şifrelerin ele geçirilmesi durumunda bile, SMS tabanlı MFA yöntemlerinden kaçınılarak, daha güvenli alternatiflerle yetkisiz erişim engellenebilir. Bu, veri sızıntısı ve finansal kayıpların önüne geçmek için kritik bir adımdır.
Varsayılan Olarak Reddetme ve Uygulama Beyaz Listeleme
Uygulama beyaz listeleme, sistemde yalnızca önceden onaylanmış yazılımların çalışmasına izin vererek fidye yazılımları ve kötü amaçlı uygulamaların yayılmasını engeller. Bu yöntem, sosyal mühendislik yoluyla sızdırılmaya çalışılan AnyDesk gibi yetkisiz uzak erişim araçlarının da önüne geçer. Kullanıcılar, güvenli uygulama depolarından ihtiyaç duydukları yazılımlara erişebilirken, görünürlük araçları sistemdeki tüm uygulamaları takip etmeyi kolaylaştırır.
Güvenli Sistem Yapılandırmaları ile Hızlı Güvenlik Kazanımları
Windows ve diğer platformlarda küçük yapılandırma değişiklikleri büyük güvenlik açıklarını kapatabilir. Örneğin, Office makrolarını devre dışı bırakmak fidye yazılımı saldırı vektörlerini azaltır. Parola korumalı ekran koruyucuları, kısa molalarda ekranın otomatik kilitlenmesini sağlayarak fiziksel erişim riskini düşürür. SMBv1 protokolünün devre dışı bırakılması, WannaCry gibi saldırıların önlenmesinde etkilidir. Ayrıca, Windows tuşu kaydedicisinin kapatılması nadiren kullanılan ancak potansiyel risk oluşturan bir açığı kapatır.
Ağ ve Uygulama Davranışlarının Kontrolü
Yerel yönetici haklarının kaldırılması, kullanıcıların güvenlik ayarlarını değiştirmesini ve kötü amaçlı yazılım yüklemesini engeller. Kullanılmayan portların kapatılması ve giden trafiğin sınırlandırılması, SMB ve RDP gibi kritik servislerin yalnızca güvenilir kaynaklara açık olmasını sağlar. Sunucuların internete erişimi gereksizse engellenmeli, böylece SolarWinds benzeri saldırıların önüne geçilmelidir. ThreatLocker Ringfencing™ gibi gelişmiş araçlar, uygulamaların şüpheli işlemlerini engelleyerek örneğin Word’ün PowerShell başlatmasını önler. VPN erişimi ise gereksizse kapatılmalı, gerekiyorsa IP bazlı erişim kısıtlamaları uygulanmalıdır.
Veri ve Web Güvenliğini Artırmak
USB sürücülerinin varsayılan olarak engellenmesi, kötü amaçlı yazılım yayılımını azaltır; sadece yönetilen, şifrelenmiş cihazlara izin verilmelidir. Dosya erişimi uygulamalar için sınırlandırılmalı, gereksiz dosya gezintileri engellenmelidir. Onaylanmamış SaaS ve bulut uygulamaları filtrelenmeli, kullanıcılar ihtiyaç duyduklarında erişim talep edebilmelidir. Dosya etkinliklerinin hem cihazlarda hem bulutta izlenmesi, şüpheli davranışların erken tespiti için kritik öneme sahiptir.
Sürekli İzleme ve Düzenli Yamalama ile Güvenliği Sürdürmek
Güçlü varsayılan ayarlar başlangıç noktasıdır ancak sürekli dikkat ve bakım gerektirir. Düzenli yamalama, bilinen açıkların sömürülmesini engeller ve tüm uygulamalar, taşınabilir yazılımlar dahil güncel tutulmalıdır. EDR araçları tehdit tespiti için faydalıdır ancak 7/24 izlenmediğinde eksik kalabilir; bu nedenle MDR hizmetleri mesai dışı zamanlarda bile hızlı müdahale sağlar. Sonuç olarak, bilinmeyen uygulamaların engellenmesi, güçlü kimlik doğrulama, ağ ve uygulama davranışlarının sıkı kontrolü ile saldırı yüzeyi önemli ölçüde daraltılır ve savunma her zaman hazır olur.
Bu makale, ThreatLocker’da Ürün Yöneticisi ve İş Analisti olarak görev yapan Yuriy Tsibere tarafından hazırlanmıştır.
