Bu yılın zirvesinde en çok konuşulan başlık siber güvenlikti. Dijitalleşmenin hızlanmasıyla birlikte fidye yazılımları, veri ihlalleri ve yapay zekâ destekli saldırılar küresel risk haline geldi. Etkinlikte Zero Trust mimarisi, kuantum sonrası şifreleme ve AI tabanlı tehdit algılama sistemleri öne çıktı. Google, Microsoft ve Palo Alto Networks gibi devler, yapay zekânın hem saldırı hem savunma tarafında nasıl kullanılabileceğini anlattı. Finans ve sağlık sektörlerinde blokzincir tabanlı kimlik doğrulama çözümleri ve yeni regülasyonlar gündeme geldi. Bu tartışmalar, dijital ekonominin geleceğinin güvenlikten bağımsız düşünülemeyeceğini bir kez daha gösterdi.
Kategori: Köşe Yazıları
Nükleer Enerji Santralleri için Siber Güvenliğin Önemi
Emre amade santrallardan olan nükleer enerji santrallarının güvenliği, çok katmanlı teknik sistemler ve de sıkı yasal düzenlemelerle çok boyutlu anlamda güvenliğin temini ve denetimlerle sağlanmaktadır. Burada çok boyutluluk kapsamında öne çıkan bir güvenlik unsuru da “Siber Güvenlik” konusu olmaktadır.
Dijital Dünyada Yeni Tehditler
Bilgi teknolojilerindeki hızlı gelişmeler, devletlerin güvenlik stratejilerini kökten dönüştürüyor. Artık yalnızca kara, deniz ve hava sahaları değil; siber uzay da uluslararası güvenliğin en kritik alanlarından biri haline gelmiş durumda. Bu alan, askeri stratejilerin yanında uluslararası hukuk normlarını da zorluyor ve “saldırı” kavramını yeniden tanımlamaya itiyor.
Siber Dünyanın Görünmez Kahramanları Artık Sahada
CyberNews.tr’nin Genel Yayın Yönetmeni olarak bu satırları yazarken, Türkiye’de uzun süredir eksikliği hissedilen bir boşluğu doldurmak için yola çıktığımızı biliyorum. Siber güvenlik, yalnızca saldırılar yaşandıktan sonra konuşulan bir konu olmamalıdır. Biz, olaylar gerçekleşmeden önce toplumu bilgilendirmeyi, kurumları ve bireyleri tedbirli olmaya davet etmeyi önemsiyoruz. Çünkü siber tehditler yalnızca dijital ekranlarının ötesinde, ekonomik güvenlikten ulusal savunmaya kadar hayatımızın her alanını etkiliyor.
Siber Bunalım
Gecenin karanlığında milyonlarca insan, ekranlarının soğuk ışığına kilitlenmiş halde, görünürde birbirine bağlı ama gerçekte yapayalnız. Dijital çağın hiper-hızlı akışı içinde insan, paradoksal biçimde derin bir varoluşsal çöküş yaşıyor. Sosyal medya bildirimleri, sonsuz kaydırma döngüleri ve algoritmaların yönettiği gündemler arasında birey, hayatının kontrolünü yavaşça yitiriyor. Yıpranan sadece gözlerimiz değil; anlam arayışımız, ruh halimiz ve toplumsal dokumuz da bu görünmez fırtınada aşınıyor. Her şey her yerde ama hiçbir şey hiçbir yere ait değilmiş gibi bir duygu hâkim.




